Netflix’in heyecanla beklenen yeni filmi Enola Holmes, 23 Eylül’de nihayet yayınlandı. Legendary Entertainment ve Netflix iş birliği ile çekilen film, ülkemizde de büyük ilgi çekmiş gibi gözüküyor.
Netflix’in heyecanla beklenen yeni filmi Enola Holmes, 23 Eylül’de nihayet yayınlandı. Legendary Entertainment ve Netflix iş birliği ile çekilen film, ülkemizde de büyük çekmiş gibi gözüküyor.
DEDEKTİF ENOLA
Film incelesine geçmeden önce, filmin kitap serisinden bahsetmezsek esinlendiği. Dedektif Enola serisi, genç yaşlılar için Nancy Springer yazılmış bir edebiyat serisi. Netflix uyarlaması olan filmin, serinin Kayıp Lord ya da orijinal haliyle Kayıp Marquess adlı kitabı temel aldığını söyleyebiliriz. İlk yayınlanma tarihi 2006 olan bu kitap, çıkışından 14 yıl sonra unvan taşınma fırsatı yakaladı.
ENOLA HOLMES FİLMİ
Gelelim Enola Holmes film incelemesine. Filmin başrol oyuncuları arasında Millie Bobby Brown, Henry Cavill ve Sam Cliffin bulunuyor. Enola’nın annesi Eudoria’yı ise Helana Bonham Carter canlandırıyor.
Öncelikle film, oldukça eğlenceli ve akıcı bir anlatıma sahip. Tek başınıza ya da evde ailenizle, çocuklarınızla izleyebileceğiniz bir film. Sizi uyarmalıyım, Sherlock Holmes filmi izleyeceğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Yukarıda da bahsettiğim gibi, filmin uyarlandığı kitapların Sir Arthur Conan Doyle ile herhangi bir alakası yok. Beklentilerinizi buna göre ayarlarsanız, filmi izlerken iyi vakit geçireceğinizi düşünüyorum.
Enola’nın film boyunca seyirci yanındaymış gibi davranması, tüm sahnelerde yanı başında duruyormuşsunuz gibi hissetmenize sebep oluyor. Filmin süresi yaklaşık 2 saat, bu da bana göre oldukça iyi bir seçim. Sürenin iyi kullanıldığı bu filmde, jenerik akmaya başladığında havada kalmış, cevabı olmayan sorular ile başbaşa kalmıyorsunuz.
Film, Enola’nın ismi hakkında konuşmasıyla başlıyor. Öğreniyoruz ki Enola, alone (yalnız) kelimesinin tersten okunuşuymuş. Kelime oyunlarını seven annesi, kızına bu ismi koymakta oldukça ısrarcı olmuş. Film ilerledikçe, Enola ve annesinin evde yalnız kaldıklarını ve Enola’nın annesiyle büyüdüğünü görüyoruz. Ağabeyleri Sherlock ve Mycroft çoktan evden ayrılmış, babasını zaten hiç hatırlamıyor. Annesi Eudoria, kızını güçlü ve bilgili bir kadın olması için yetiştiriyor, Enola için mürebbiye tutmak ya da kızını yatılı okula göndermek yerine bütün eğitimini kendisi veriyor. Enola’nın annesi ile geçirdiği güzel günler, maalesef on altıncı yaş gününün sabahında sona eriyor. Eudoria’nın, kızına verilmesi için bir hediye bırakarak kayıplara karıştığını öğreniyoruz.
Annelerinin kayboluşu üzerine Mycroft ve Sherlock, Enola’nın yaşadığı eve geri gelirler. Fakat işler Enola’nın beklediği gibi gitmez, kendini hiç istemediği bir hayatın içinde bulma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bunun üzerine Enola, yasal vasisi Mycroft’un isteklerinden kurtulmak ve annesini aramak için evden kaçar. Bindiği trende genç bir marki ile karşılaşan Enola’nın yolculuğu, planladığından çok daha farklı bir yöne gidecektir. Enola’nın kırsaldaki evinden başlayan ve Londra’ya uzanan bu yolculuk, genç kızın kendi hayatını yaşamayı öğrendiği ve kim olduğunu keşfettiği bir serüven halini alacaktır.
Filmde kadın hakları konusu, önemli bir yer tutuyor. Eudoria kızını genç bir leydi olarak yetiştirmek yerine kendi ayakları üzerinde durabilecek, ‘yalnız’ bir kadın olarak yetiştiriyor. Böyle bir kadın olmanın, Kraliçe Victoria zamanında kabul edilemez bir şey olarak görüldüğü mesajı, filmde Mycroft karakteri ile veriliyor. Enola’nın yetiştirilme tarzı, Mycroft’un hiç hoşuna gitmiyor ve Enola’yı ‘düzeltmek’, kibar bir hanım olarak eğitilmesini sağlamak istiyor.
Kadın hakları için mücadele fikri, tüm film boyunca kendini gösteriyor. Enola’nın annesini bulmak için çıktığında yolculukta, oy kullanma hakkını kazanmak kazanmak için imza atışını izliyoruz. Ayrıca annesi Eudoria’nın, bir kadın hakları hareketi içinde olduğunu da Enola’nın keşifleri sayesinde öğreniyoruz.
Toparlamak gerekirse, filmin bazı zayıf yönleri gerileyen, örnek klişe romantik sahneler, Netflix keyifle izlenebilir bir yapım ortaya çıkarmış.
